AHİLİK HAFTASI KUTLAMASI

Ahilik haftası nedeniyle Başkanımız Erdoğan BAŞEYMEZ bir açıklamada yayınladı; Ahilik, dürüstlüğün, sevginin, dostluğun, yardımlaşmanın, hoşgörünün, bilginin ve dayanışmanın sanat ile birleşimidir. Bu anlamda Ahiliğin, işçinin, çalışanın, üretenin, namuslu kazancın, namuslu ticaretin ve adaletli yönetimin simgesi olduğunu söyleyebiliriz. Ahilik, halka dönük bir kurumdur. Kendi ticaret çıkarını diğer meslektaşlarından üstün tutmayan kişi mutluluğu halka hizmet edip yararlı olmakta arar. Eski çağlarda günümüze kadar yaşatılmış bu gelenek sayesinde belli bir süre, bir iş basamağında kalarak olgunlaştırılan yamak-çırak- kalfa-usta hiyerarşisi kurmayı ve bu basamaklarda baba-evlat ilişkisi gibi öğreticiye candan bağlanmak suretiyle sanatı, sağlam ahlaki ve mesleki temellere oturtmayı amaçlar. Günümüz ticaret hayatında sıkça karşılaştığımız Esnaf ve sanatkârlıkta önemli bir sorun olan üretici-tüketici çıkar ilişkilerini, birbirleriyle sürtüşmeye düşmeyecek şekilde ayarlar. İşe saygı ve çalışkanlık, yardımlaşma ve haksızlığın cezalandırılması da Ahilik kurumunun temel ilkeleri arasındadır. Bu sayede ben de İlçemiz ekonomisinin can damarı olan esnaf arkadaşlarımın ahilik haftasını kutlar ,bereketli bol kazançlar dilerim.
Her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanmakta olan Ahilik nedir;
Ahilik, sanat, ticaret ve mesleğin, olgun kişilik, ahlak ve doğruluğun iç içe girmiş bir alaşımıdır. Ahi diye anılan kişi kesin olarak bir sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. O bununla birlikte olgun, ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve her işinde, her davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir.
Özellikle Orta Asya’daki ve Türkistan’daki eski Türk belgelerini inceleyen, başta W. Barthold gibi Rus bilginlerinin yazdıklarına göre Türkler, İslam öncesi dönemlerden beri, sanat, ticaret ve başka meslek alanlarında büyük gelişmeler göstermişlerdir. Örneğin W. Barthold “Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler” adıyla Türkçe olarak yayınlanan eserinde, bugün bütün dünyaca kullanılan, bir yerden bir yere yollanan ve “çek” denen kâğıt parçasıyla para alışverişi yapılan ticarî işlemdeki “çek”in ilk kez Asya Türklerince kullanıldığını ve Türkçedeki “çekmek” sözcüğünden geldiğini yazıyor. Yine Asya Türklerince, hükümdarın damgasını taşıyan ak ipek kumaş parçasının para olarak kullanıldığı, bu yüzden, Osmanlı Türklerindeki madenî para birimi “akça”nın, hükümdar damgasını taşıyan bu ipek kumaş parçasından geldiği de, ekonomi tarihiyle uğraşan herkesçe bilinen bir gerçektir.
XIII. Yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçuklu Türklerinin ekonomik yaşamında çok etkin rol oynadığını gördüğümüz ahilik, uzun yıllar boyu Türk ahlakının da simgesi olmuştur.
Ahlakla sanatı ve onun kollarını, dallarını yoğurarak kişinin ruhunda, etinde kemiğinde özümlemiş bir kurum olan bu ahilik, Türkler dışında hiç bir ulusta yoktur.
Anadolu Selçuklularında ahiliği kuran ve yayan kişi Ahi Evren’dir. Bu, onun lakabıdır. Onun, tam künyesi Nasırüddin Mahmud B. Ahmed’dir. (1171–1262)
1220’li yıllarda Moğolların, Türk Harezmşahlar ülkesini yakıp yıktıkları sırada oralardan Anadolu’ya gelmiş olmalı.
Ahi Evren, Anadolu’ya gelip Kayseri bölgesine yerleşti ve ilk kez, o dönemin en gerekli nesnesi olan deri işçiliğini, debbağlığı geliştirdi. Gerçekten o çağların en yararlı nesnesi, deri idi. Ayakkabı, eyer, gem, kolan, türlü gereksinimler için kullanılan tulumlar vb. deriden yapılırdı.
Ahi örgütünün Anadolu’da yerleştirilip yaygınlaştırılmasıyla şu sonuçlar elde edildi:
1- Göçebelikten yerleşikliğe geçiş yani Türk şehirleşmeciliği çok hızlandı.
2- Onüçüncü yüzyılın ikinci yarısı başlarına dek büyük bir çoğunlukla, Türk olmayan yerli halkın elinde ve tekelinde bulunan sanat ve ticaret işyerlerine Türkler de sahip olmaya, katılmaya, ona canlılık vermeye başladılar.
3- Türk esnaf ve sanatkârları, aralarında sağladıkları karşılıklı dayanışma ve güven sayesinde, bölgede imtiyazlı bir duruma geçti ve bunlar, yavaş yavaş şehir ekonomisinde söz sahibi oldular.
Türk toplumunun, Anadolu’nun o zamanki sanatında ve ticaretinde etkin bir duruma geçişi, yoğun olarak yaşamakta bulundukları Türkistan bölgesinden, ikinci büyük bir göçle Anadolu’ya gelişleri üzerine oldu.
Ahilere, ahi babalarınca yaptırılmış olan zaviyelere gitmeye başlayışlarının ilk günlerinde şu ana ilkeler öğretilirdi ki, zaten bunlar, yüzyıllarca Türklerin ayırıcı nitelikleri halinde sürüp gelmiştir:
Ahi olan kişinin üç şeyi hep açık, başka üç şeyi de hep kapalı olmalıdır. Açık olması gerekenler:
1- Ahinin eli açık olacak: Yoksullara, düşkünlere yardım etmek için.
2- Kapısı açık olacak: Konuk olmak ya da ondan bir şey istemeye gelenler için.
3- Sofrası açık olacak: Yoksullara, düşkünlere, konuklara yemek yedirmek, açları doyurmak için.
Kapalı olacaklar da üçtür:
1- Gözü bağlı olmalı: Kimsenin ayıbını görmemek, kimseye kötü gözle bakmamak için.
2- Beli bağlı olmalı: Kimsenin ırzına, namusuna, haysiyet ve onuruna kötülük etmemek için.
3- Dili bağlı olmalı: Kimseye kötü söylememek, kimse hakkında iftira etmemek, münafıklık, koğuculuk yapmamak için.
Ahilikte en çok beğenilen huy, başkasının ayıbını görmemek, onu yüzüne vurmamak ve alçakgönüllü olmaktır.